3 Kasım 2009 Salı

Sonsuz Hikayeler- Halkın İnancı

Halkın İnancı

Eski Aun’va liderleri ölmüş, onların hiç tahmin etmediği bir şekilde gizemli bir kişilik olan Demerzel ve son derece enerjik olan Erich Kaltenbrunner yerlerine geçmişti. Kaltenbrunner askeri işlere, Demerzel ise idari işlere bakıyordu. Kuzeyde Dağlar’ın bulunması Tau’n Medeniyeti üzerinde büyük etkileri olmuştu. Ateist olan halkın bir kısmı Dağlar’a tapmaya başlamış, ufak çaplı isyanlar çıkmıştı. İsyanları Kaltenbrunner durdurmuş Demerzel’den hiçbir ses çıkmamıştı. Ve şimdi Kaltenbrunner, Demerzel’in yanına giderken onu ne diye çağırdığını çok merak ediyordu. Demerzel ve Kaltenbrunner asla samimi olmamıştı. Zaten Kaltenbrunner ondan hoşlanmamıştı. Konuşurken yüzünde hiçbir duygu ifadesi olmuyordu.

‘Evet dostum neden beni buraya çağırdın?’

Aun’va 5 yıl öncesine göre çok değişmişti. Binanın hacmi büyümüş, şehirlerin nüfusu artmış ve yeni bir şehir kurulmaya başlanmıştı.

‘Seni özel bir şey için çağırmıştım Erich Kaltenbrunner’

‘Evet dostum.’

Erich dostum derken tiksiniyordu ama dostum demek onda ağız alışkanlığı olmuştu.

‘Dağlar’ı biliyorsun. Halkın onlara olan inancınıda biliyorsundur. Ben kendim gittim ve dağları gördüm. Orda kesinlikle bizim işimize yarayacak şeyler var.’

‘Bak dostum. Orada bizim çok işimize yarayacak şeyler olabilir ama eğer o taşları oradan çıkarırsak halk isyan eder ve bende halkı güç kullanarak durdurmak istemiyorum.’

‘Farkındayım Erich Kaltenbrunner. Bunun için halka yalan söyleyeceğiz.’

‘Nasıl Demerzel. Her gün onlarca kişi Dağlara gidiyor.’

‘İnançlarını sömüreceğiz.’

Demerzel bunu o kadar duygusuz söylemişti Erich’in ağzı şaşkınlıktan açık kalmıştı.

‘Hayır Demerzel, hayır. Böyle bir şeyi asla yapamam. Sen neden bahsettiğinin farkında mısın? Nasıl böyle bir şey düşünebilirsin.’

‘İnançlarını taşları çıkartmak için kullanacağız. Sonra da psikolojik bir kampanya ile onları inançlarından çıkartacağız.’

Erich pes etmek zorunda kalmıştı.

‘Peki. İlk olarak onları inançlarından arındırmaya çalışsak?’

‘Hayır çok uzun sürer.’

‘Peki onları nasıl Dağlardan uzak tutacağız?’

‘Dağlar’a vahşi hayvanların bekçilik yaptığını söyleyeceğiz.’

İtiraf etmeliydi ki bu zekiceydi.

‘Peki dostum. O zaman ben bir duyuru yayınlayarak başlayayım. Ha bu arada yeni askerler eğitilmesi gerekiyor. Bunun içinde senin onayın gerek.’

‘Gerekli belgeleri getir.’

Erich gergin bir şekilde kendi odasına doğru yola çıkmıştı.

Havada bir gerginlik, bir karanlık vardı. Bugün hava hiç olmadığı kadar kasvetliydi ve bu Ya’rae’yi tedirgin ediyordu. Dağlar bulunduktan sonra orduya katılmış üst rütbeli bir komutan olmuştu. O halk gibi Dağlar’a inanmıyordu. Kendisi eski bir maceracı olduğundan böyle şeyleri çok görmüştü ama bunun kadar etkilisini asla. Kendisi şu an 10 asker ile birlikte taşları çıkartmak için Dağ’a gidiyordu. Ama içini bir huzursuzluk kaplamıştı. Nedense halkın tepkisi fazla olmamış hatta Dağ’a olan inançları artmıştı. Ya’rae bunun yanlış bir hamle olduğuna inanıyordu ama bekleyip görecektiler.

Aun’va’daki odasında Demerzel odasında korkutucu bir sessizlikle oturuyordu. Aklında taşların çıkarılmasını sağlamak için yaptığı plan vardı. Askerlerin arasında en işine yarayacakları şeçmiş onlara çok özel bir görev vermişti.

Yolda yürüyen iki siluet başlarına geleceklerden habersiz bir şekilde konuşarak ilerliyorlardı. Bir anda önlerine dört asker çıkınca affalayıp durdular. Bir o kadarda arkalarında vardı.

‘Bakın biz sadece yürüyüşe çıkmıştı…’

Arkasından hızlıca yaklaşan askerlerden biri adamın boynunu kırmıştı. Daha sonra hayvan saldırısı gibi göstermek için vahşice cesedi doğramışlardı. Bu olay aynı gecede 10 kişinin daha başına gelecekti.

Bu planın bir parçasıydı. Bekçi-Hayvanların gerçek olduğuna halkı inandırmak için bu gerekliydi. En azından Demerzel böyle düşünüyordu. Halkın Dağlara olan inancı biraz daha körüklenecekti ama oda çözülemeyecek bir sorun değildi. O gece Kaltenbrunner’in emriyle her sokağın başına nöbetçiler dikilmişti. Ayrıca çok yoğun bir sis çökmüş Tau ve D’yanoi sakinleri erkenden evlerine çekilmişlerdi. Bu Demerzel için bir şanstı. En azından cinayetlerin görülme olasılığı azalmıştı.

Ya’rae ve adamları sis çökünce durmak zorunda kalmış ve kamp kurmuştu. Ya’rae hissediyordu. Etrafta bir uğursuzluk dolaşıyordu.

Aynı şekilde Güneydoğu’ya doğru keşif için giden 5 askerde durup kamp kurmuştu ve çavuş batıl inançlara inanan biriydi. O gece askerleri uyutmamış nöbet tutturmuştu.

Herkes bir şeyler hissediyordu. Bu gece etrafta dolaşan büyük bir uğursuzluk vardı.

Hamleler:

Güneydoğu’ya keşif 1 kere

1 kere kaynak keşfi

400 asker

Şehir kurma =

İsim: Taganrog

Yer: Tau ve D’yanoi ile düzgün bir üçgen oluştursun. ^^

Ayrıca askerlerin 150’si Tau’da.

200’ü D’yanoi’de

150’de Taganrog’da

Sonsuz Hikayeler- Dağ

Karanlığın içinden iki siluet çıktı ve hızlıca bir yarığın içine girdi.

‘Hey Slaat şunu gördün mü?’

‘Ha? Neyi?’

‘Şuraya bak…’’

‘Sanki. Sanki bir ‘dağ’ ‘

‘’Hadi geri dönelim. Bu şey içimi ürpertti.’’

Sıradan bir sabah, sıradan bir gün. Doğan güneş Ya’rae için hiçbir şey ifade etmiyordu. Tam anlamıyla hayattan sıkılmıştı. Hatta bir ara intiharı bile düşünmüştü ama korktuğu için yapamamıştı. Aslen kendisi bir maceracıydı. Ama bu ıssız gezegende topraktan başka hiçbir şey yoktu. Ne macerası be...

Bir anda köyün girişinde bir hareketlilik oldu. Zaten canı fazlasıyla sıkkın olan Ya’rae için bir hareket demekti bu. Hemen köyün girişine doğru koştu ama gördüğü tek şey ter kan içinde kalmış 2 gözlemciydi onlarda kros koşularına ara vermeden Aun’va ‘nın olduğu tarafa doğru gittiler. Gözlemciler giderken tekinin gözlerine bakmıştı. Gözlerinde bariz bir şaşkınlık ifadesi vardı. Oldukça merak etmişti. Peşlerinden girmeye karar verdi. Belli olmamak için evlerin arasına daldı. Dolambaçlı bir yol izleyerek Aun’va’nın bulunduğu yapıya gitti. Pekte ihtişamlı bir yapı değildi. Büyük bir ev gibiydi. Duvarlarıda diğer evler gibi pekte güçlü sayılmazdı. Dikkat çekmemek için binanın arkasına geçti ve kulağını dayadı. Kelimeleri az-çok seçebiliyordu. Dinlemeye devam etti...

‘Bir anda... çok şaşırdık... Emin misini...’’

Sonra ayak sesleri duydu ve daha fazla riski göze alamayarak evin yolunu tuttu.

İçeride:

‘Dağ mı? Bu arazide mi? Gecenin bir yanılsaması olmadığını nerden biliyorsunuz?

‘Efendim, yanılsama olsaydı anlardık. Orada değişik bir şeyler vardı. Hissettim bunu. Hatta hissettik.’

‘Hım... Bakın çocuklar bu gece Batı’ya iki kişiyi gönderecektim. Ama... Siz bunları dedikten sonra vazgeçtim.Emin olmak için onları sizin gittiğiniz yöne doğru göndereceğim. Tamam mı? Şimdi… Çekilebilirsiniz.’

Ve sessizce çekildiler.

Dışarıda:

Ya’rae hiçbir şeyi bu kadar merak etmemişti. Belki kendisi gitse dağın gizemini çözebilirdi. Evine girdiğinde 2 tane gözcüyle karşılaştı. Bir anda beti benzi attı.

‘Hey n’oldu betin benzin attı bir anda.’

‘Eee... Şey… biraz rahatsızımda.’

‘Öyle mi? Bizde senin maceracı olduğunu duyduk. Belki bizimle gelip bize yardım edebilirsin ha?

‘Ta… tabi… tabi memnuniyetle. Ne zaman gidiyoruz?

‘Bu gece. İyi hazırlan ve iyi dinlen tamam mı?’

‘Pe… peki.’

Her şey bir anda olmuştu Ya’rae için. Ve uzun zaman sonra bir maceraya atılacağı için çok heyecanlıydı. Bir anda kendini genç hissetmeye başlamıştı.

Aun’va:

‘Sayın Shovah. Lütfen müdahale etmeme izin verin.’

‘Olmaz. Ben yaşlandım artık. Daha fazla yaşayamam.’

‘O nasıl söz!!! Yani şey… lütfen izin verin sadece kontrol efendim.’

‘Hayır olmaz. Lütfen dışarı çıkınız.’

‘Peki efendim.’

Shas’ui’nin evi:

Shas’ui için doktorların yapabileceği pek bir şey yoktu. Kanser olmuştu ve ‘’eski’’ Tau İmparatorluğu bile kanseri tamamen yenemiyordu. Kendileri hiçbir şey yapamazdı. Shas’ui ise yatağında ağrılar içinde yatıyor ve yeni Tau’n medeniyetinin halini düşünüyordu. Kısa süre sonra ölecekti bu bir gerçekti. Ama bu medeniyet öylece kalacak mıydı? Derken kapı çaldı. Gelenin kim olduğunu az çok biliyordu. Şifacılar. Ama bu kez yanılmıştı.

‘Merhaba eski dostum, beni görünce şaşırdın ha…’

‘Merhaba Shovah. Sadece ben şeyy… aah boş ver. Neden gelmiştin?’

‘Sadece ziyaret eski dostum sadece ziyaret.’

‘Ben bilmez miyim seni. Hadi gerçeği söyle Shovah.’

‘Pıff… peki. Bildiğin gibi ikimizde hastayız. Ve hasta olmasaydıkta eninde sonunda ölecektik. Bende kaç haftadır sürekli bu konuyla meşgul oluyorum. Biz ölürsek yerimize kim geçecek?

‘Bende aynısını düşünüyordum. Bence askerleri teftiş edelim. İçlerinden en zekisini senin yerine, halktanda açık görüşlü birini benim yerime geçirelim.’

‘Bu kadar basit mi? Peki geri kalanlar ne diyecek? Ya öbür şehir?’

‘Bir şeyler düşünürüz. Sen takma kafana eski dostum. Ben gidiyorum. Hadi kal sağlıcakla. Ops pardon.

‘Hahaha seni yaşlı bunak.’

1 AP Puanı ile 100 asker.

Kuzeye keşif

Madde keşfi 2 kere.

D’yanoi şehri popülasyon artırma 1 kere. Gelen nüfusun hepsi D’yanoi’ye.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Sonsuz Hikayeler- Birinci Tur

Giriş:

Neler olmuştu? Ne olmuştu da bu duruma düşmüşlerdi. Kendileri galaksinin tanıdığı en barışçıl medeniyetti.

İnsanlar Tau'n İmparatorluğunun gölgesinde barış içinde yaşıyorlardı. Ama bir gün nerden geldiği belli olmayan savaş başlıkları savunmayı yarıp Tau'n İmparatorluğu'nu sonsuza kadar susturmuştu. En azından savaş başlıklarını atanların düşündüğü şey buydu ama gerçek çok farklıydı.

-(Vali)Shas'ui alarmlar neden çalmıyor?

-(Shas'ui)Lanet olsun bilmiyorum.

-(V)Nasıl bilmezsin be adam?! Hayalet mi bunlar görünmüyorlar radarda.

-(S-U)Hayır radarda yoklar ama görsel temas var.

-(V)AAAAHHH!!! Shas'ui söyle Velix-4'ü hazırlasınlar.

-(S-U)Tamam.

-(V)Çabuk lanet olsun hadi Shas'ui.

-(S-U)Hayır olmaz bu makineleri bırakamam.

-(V)Başlarım makinene be...(der ve Shas'ui'yi tutup gemiye sokar.)

-(Halk) Neler oluyor sayın vali?!

-(V)(Gökyüzüne bakarak.) Eeeh... Hadi binin çabuk olun beklemeyin. Lanet olsun ölmek mi istiyorsunuz?

-(S-U) Kalkışa hazırız.

-(V) E daha ne bekliyorsun!!!

Ve böylece Tau'n insanlarının yaşam mücadelesi başlar.

1.Tur: Shas'ui yatakta oturur duruma gelir. Donanma'dayken öğrendiği gevşeme hareketlerini yapar zira her yeri tutulmuştur.

-(S-U)Lanet olsun o makineleri almalıydım. Şimdi her şeye sıfırdan başlamak gerek.

(Dipnot: Teknolojiye çok bağlı olduklarından Adra senin dediğin gibi mızrağı bile bilmiyorlar.)

-(V)(Kapıyı tıklatır.)Uyandın mı Shas'ui?

-(S-U) Bir dakika Shovah (Valinin ismi: O'shovah.).

-(V)Bekliyorum.

-(S-U)(Üzerine atletini geçirir.) Gelebilirsin.

-(V)(Sırıtarak) İyi uyudun mu?

-(S-U) Böyle bir durumda nasıl gülebiliyorsun Shovah?

-(V)(Gözleri parlayarak.) Her şeyi düşündüm Shas'ui. Yeni bir imparatorluk kuracağız. Herşeye sıfırdan başlayacağız.

-(S-U) Nasıl Shovah, nasıl? Hiç bir teknik bilgimiz yok. Yönetici olarak sadece biz varız.

-(V) Yeni bir Aun'va kuracağız Shas'ui. Sen horul horul uyurken ben köyde biraz araştırma yaptım. İçlerinden 10'u güvenlik güçlerinden.

-(S-U) Ne olmuş yani Shovah? Hiç bir teçhizatımız yok. Hatta köyümüzün ismi bile yok.

-(V) Ben onları düşündüm bile. Köyümüzün ismi Tau olacak. Eski askerleri de keşif için kullanacağız.

-(S-U) Ya onlara bir şey olursa Shovah. Düşmeden önce geminin tarama sistemi çalışıyordu ve sende kendi gözlerinle burada bir başımıza olmadığımızı gördün.

-(V) Biz savaşmayacağız Shas'ui.

-(S-U) Biz savaşmayız ama onlar savaşabilir Shovah.

-(V) O yüzden gizli gizli gidecekler ya.

-(S-U) Offf... Peki tamam, ama diğer işleri siz halledeceksiniz ben sadece yönetirim.

-(V) Anlaştık o zaman. (der ve çıkar.)

-(İçinden) Daha buraya geleli 2 ay olmadı şimdiden imparatorluk hayali kurmaya başladı.(der ve bir daha yatar.)

O'shovah yüksek bir tepeye çıkar ve köye bakar. Gelecekte büyük bir imparatorluk olacak köye.

Keşfe çıkmış ''eski'' askerler.

-O kadar saklanmana gerek yok Slaat.

-OOOOFFF... Tüm havamı kaçırdın be.

-(Gülerek) Burada ne havası öyle.

-Hava işte. Vali bize kimseye görünmeyin demedimi.

-(İlerideki bomboş araziye bakarak.) Buralar artık bizim Slaat.

HAŞIRT-HUŞURT

-(Kısık sesle.) Sesi duydun mu?

-Duydum. Neydi o!!!

-İşte orda!!!

-Ahha korktuğumuz şeye bak. Gezegenin bir yerlisi.

-Aaaa çok tatlıymış.

-(Elindeki hayvanı fırlatarak.) Lanet olsun ısırdı. Lanet hayvan.

-Hadi çabuk geri dönelim bu günlük bu kadar yeter.

-(Doktor) Ne yaptı bu yarayı?

-Bir hayvan.

-Çok güçlü ısırmış belli ki. Baksana az kalsın kopartıyormuş eti.

-Kıl payı kurtarmışsın ha.

-Doktorlar hep abartır.

(Dipnot 2: Gemiye binen sivil halktan. Hiç bir donanımı yok doktorun.)

Güneye keşif-1 gelişim

Şehir kurma-1 gelişim-2 bilim

Madde keşfi-1 askeri-1 gelişim

30 Ekim 2009 Cuma

Tau'n'a Dair

Ülke hikayesi: 100 yıl önce bir anda ortaya çıkmış bir medeniyet. Kimsenin bu medeniyet hakkında bir bilgisi yok. Ayrıca çok da içine kapalı bir medeniyet. 

Ülke karakteristiği: Asosyal/Barışçıl